roman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
roman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Şubat 2019 Pazartesi

Şeker Portakalı | Kitap Yorumu




Kitabın Adı: Şeker Portakalı

Yazar: José Mauro De Vasconcelos

Baskı Tarihi: Eylül 2018

Sayfa Sayısı: 183 

Orijinal Adı: O Meu Pé De Laranja Lima

Çeviri: Emrah İmre

Yayınevi: Can Yayınları 

Kitabın Türü: Roman, Çocuk, Edebiyat

Brezilya edebiyatının klasiklerinden Şeker Portakalı, José Mauro de Vasconcelos'un başyapıtı kabul edilir. Yetişkinler dünyasının sınırlamalarına hayal gücüyle meydan okuyan Zezé'nin yoksulluk, acı ve ümit dolu hikayesi yazarın çocukluğundan deri izler taşır. Ayrıca okurken içinizin hafiflediği bir kitap olur.

Zezé henüz beş yaşında olmasına rağmen konuşmaları, fikirleri  " büyümüşte küçülmüş "  diye tabir ettiğimiz kişilerden. Yeri geldi mi verdiği cevaplarla, yaptığı yaramazlıklarla kahkahalara boğarken, diğer bir yandan yaşadıklarıyla gözyaşlarına boğulabilirsin.


José Mauro de Vasconcelos'un dili; kitabın çocuklara yönelik olması nedeniyle oldukça sade ve akıcı. Kitabın nasıl ilerlediğini akıcılığı sayesinde anlamıyorsun bu açıdan tam notu hakkediyor. Betimlemeleriyle en sevdiğim kitaplar arasında da yerini aldı.
Açıkçası biraz Küçük Prens havası da yok değil. 
Kitabın devamı olarak Güneşi uyandıralım, Delifişek romanları takip ediyor.

Herkesin kitaplığında olası gerekenlerden listesinde bence başlarda olmayı hakkediyor. ( Listeyi en kısa zamanda yayınlayacağım.)
Her yaşta okunması gerekenlerden...

Kalbe dokunan bir kaç cümleler;

" Uyuyalım. İnsan uyudu mu her şeyi unutur. "


Büyükler bir takım masallar anlatıyorlar ve çocukların her anlattıklarına inandıklarını düşünüyorlar. "


" Şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum. ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczanede dikiş attırmak değildi bu. Acı, insanın birlikte ölmesi gereken şeydi. "



14 Eylül 2017 Perşembe

Beyoğlu Rapsodisi




Beyoğlu Rapsodisi; Kenan, Selim,Nihat, üç en iyi arkadaşın hikayesini anlatmaktadır. Üçü de Galatasaray Lisesinde okuyordu.
Kenan ve Selim'in maddi durumları oldukça iyidir ama Nihat için aynı şey geçer değil.

Kenan,Hukuk fakültesini kazanıyor ama avukatlık yapmak yerine babasının işi olan sigorta acenteliğinin başına geçiyor.Bu işte bir hayli ilerliyor.Hatayı deli dolu yaşayan Kenan aklına gelen her şeyi yapmıştır.Aynı zamanda fotoğraf çekmeye de meraklıdır. ve çektiği fotoğraflarla galeri açacaktır.

Selim, Mimarlık fakültesinden mezun olunca o da tıpkı Kenan gibi babasının işinin,bir tekstil fabrikasının başına geçiyor ve işleri büyütüyor.Kendine Azya adında mağaza açıyor. Gülriz ile evleniyor, Burç adında down sendromlu bir oğulları dünyaya geliyor.Nihat ile Burç'un arası çok iyidir. 

Gelelim Nihat'a çok şanssız biridir.Babası bir matbaada ustabaşıdır. o da matbaada çalışmıştır ve Selim ile Kenan'ın yardımlarıyla bir kitap dükkanı açıyor.Şansızlığı o ki sözde yazar olan Melekle evlenip bir kızı olur.

Bir gün Kenan'ın açtığı fotoğraf galerisine, Melek iki arkadaşıyla geliyor.Meleğin arkadaşlarından biri olan Rus güzel kadın Katya, Selimi etkilemiş olmasına rağmen Katya'nın gözü misafirleriyle ilgilenen Kenan'dadır.
Ertesi gün galeriye ilgini büyük olmasına rağmen ne bir haber ne bir resim vardır. Bu durum Kenan'ı bir hayli üzüyor ama Nihat'ın, Kenan'a göre dahiyane bir fikirle yani Beyoğlu'nda işlenen cinayetleri fotoğraflayıp bir galeri açması büyük ses getireceğini söyler. Kenan cinayet resimlerini başkomiser Cüneytten karakolun çatısını yaptırmak şartıyla alabildi. İşte burada sonra her şey başlıyor.
Bu üç arkadaş, Selim hiç istemese de hem cinayetleri araştırıp,soruştururken hem de resimleri canlı mankenlerle fotoğraflıyorlardı.
Sır gibi çözülmemiş bu cinayetleri işleyen üç arkadaştan biri, ben okuduğum çok şaşırmıştım.
Bana göre Ümit'in kitaplarında birincisi İstanbul Hatırası sonra bu roman Reyoğlu Rapsodisi geliyor.
Kesinlikle okumanızı tavsiye ediyorum.

sevgiyle kalın😊






6 Ağustos 2017 Pazar

Kayıp Aranıyor






Riyakarlık aşağılığın en son haddidir. Sahiden iyi insanlar,kötüler hakkında laf söylemezlerdi. (...)Riyayı kaldırırsanız mesele yoktur, kötüler hemen saflarına iyiyi alıverirler. Önemli olan kötülüğü iyilikle beraber ortadan kaldırmaktır. O zaman insanlık denilen şey kafasını kaldırır: Durum bakalım, der,' biz de varız.'"


Roman kahramanları;Cemal,Nevin,Özdemir,Kolsolos Vildan Bey,Biletçi Çocuk ve Kamarot İrfan

Nevin yaşadığı yerde herkes tarafından sevilen biridir.Mahallenin koca yürekli ablası,herkesin derdini dinleyen,sohbet eden,onları anlamaya çalışan bir insandır.
Babası eski konsolos olmasıyla, hayatı rahat ve bolluk içinde geçmiştir.

Her yerde olduğu gibi burada da kötü niyetli,çekemeyen insanlar var.
Nevin kendini insanlara iyi tanıtmasına rağmen kötü niyetli insanlar bir kıvılcımına bakar ve bir anda o iyi kavramı gider kıvılcım aleve dönüşür. Kamarot İrfan'ın sözleriyle insanlar Nevin 'in onunla bununla kahvede sürttüğünü konuşmaya başlar.Bunun üzerine babasının onu çok şımarttığını düşünürler. 
Kocası Özdemir, Nevini pek sevmemiştir. Özdemir, Nevini gerekli bir eşya gibi görmüş ve bulamayınca tedirgin olurken,Nevin'de kocası Özdemir'i yanında bulamayınca tedirgin oluyor.
Bunun üzerine Nevin,Özdemir'de bu muameleyle karşılaştığı için balıkçı Cemal'le dolaşmaya başlar.
Nevin,Kocasından boşanmayı düşünür ve boşanma işlemleri için Ankara 'ya gider.Boşandıktan sonra tekrar İstanbul'a dönen Nevin, yaşadıklarından artık çok bunalmıştır ve huzuru aramaktadır.

Bunda kayıp olan ne derseniz Nevin kayıp! Çünkü babasına bir mektup bırakıp her şeyden uzaklaşmak için bir trene atlayıp izini kaybettiriyor ve hiç bir şekilde Nevin'den haber alınamıyor.
Sait Faik'in okunmaya değer Romanlarından biri Gönül rahatlığıyla alıp okuyunuz.
Tavsiyemdir.🙂




3 Ağustos 2017 Perşembe

Patasana


YAZAR:Ahmet Ümit
ESER ADI: Patasana
SAYFA SAYISI:520(Cep Boy)
YAYINEVİ: Everest Ya.
Tanıtım Bülteninden;
Gaziantep yakınlarındaki antik Hitit kentinde bir kazı. Üç bin yıl önce yazılmış  tabletler.Tabletlerin  bulunması ile başlayan cinayetler. Yazman Patasana'nın itirafları. Parlak güneydoğu güneşinin altında karanlık sırlar. Hititlerin tükenişi,Asurlular... Osmanlı'nın son dönemleri, Ermeniler... Günümüz Türkiye'si,Kürtler... Akan kardeş kanı... Bu toprakların değişmeyen yazgısı: Şiddet ve aşk... Bu topraklardaki kanlı tarihe bir ağıt... Bu toprakların zengin kültürüne bir güzelleme...

Kitabına adını veren Patasana,Hitit döneminde yaşamış bir saray başyazmanıdır. Mezopotamya dediğimiz bölgede yaşayan eski uygarlığın tabletlerini çıkarmak için Gaziantep'te arkeolojik kazı yapmak için bir grup arkeologun ve çevresinde gerçekleşen cinayetleri konu işlenmiş.
Ümit'in kitapları bölümlerden oluşuyor Patasana'da 28 bölüm ve 28 tablet var.

Yedi arkeolog; Esra,Bernd,Timothy,Teoman,Murat,Kemal ve Elif.Yapılan kazı çalışmaları sırasında Patasa'nın tabletlerine ulaşıyorlar ve bu tabletler Patasa'nın kendi hayatını anlattığı aynı zamanda kendi eliyle yazdığı tabletlerdir. Köy halkı tabletlerin bulundu yerde Kara Kabir'in yatırın olduğuna inanıyor ve kazı ekibini istemiyorlar.
Birinci cinayet, köyün yaşlılarından olan Hacı Settar'ın camii minaresinden aşağıya atılarak öldürülmesi bölge hakkının yatırın rahatsız edildiğine inanır.
Kazı ekibinin başkanı Esra, bu olaydan hem rahatsız olur hem de üzülür.Cinayeti soruşturmak üzere Yüzdaşı Eşref görevlendirilir ve Esra ile aralarında duygusal bir bağ gelişiyor.

İkinci cinayet ise; hem köy korucusu hem de köyün ileri gelenlerinden Cemşit Ağa'nın kafasının kesilmesi olur.

Üçüncü cinayet ise ;bakırcı ustasının oğlunun asılması olur.
                     
                               Dördüncü Cinayet ise;kazı ekibinden olan Kemal'in ölümü olur.

Tabletlerin bulunmasından sonra basın toplantısı düzenledir ve orada her şey açıda çıkar.

Ahmet Ümit'in okunmaya değer kitaplarından merakınız varsa gönül rahatlığıyla alıp okuyabilirsiniz.





27 Temmuz 2017 Perşembe

Kar Kokusu

Herkese Merhaba,

Bir Ahmet Ümit romanıyla yine sizlerleyim. Genel bilgileri şöyle vereyim.

                       Yazar: Ahmet Ümit
                        Yayınevi: Everest yayınları
                        Sayfa Sayısı: 288

İlk 1998'de yayımlandı Kar Kokusu.
Benim şuan elimdeki Ekim 2016 yılına ait 18.basım 
Kar kokusu Ümit'in okuduğum romanları arasından 4. sırada 5/3 puan veriyorum.

Türkiye'de 1980 darbesi sonrası Moskova'ya uluslararası bir okula eğitim için gönderilen  TKP 'li bir grup Türk öğrencileri arasında geçen olay ele alınmış.
Olay, grupta bir köstebek olduğu öğreniliyor ve ardından cinayetin işlenmesiyle başlıyor.
Olay karakterlerin tek tek KGB ajanları tarafından sorgulanıyor.Ve cinayetler gün ışığına nihayetinde çıkıyor.
Roman her ne kadar siyasi içeriği ağır olsa da, romanı okuduğunuzda polisi-gerilim türünde olduğunu anlaşılıyor.
Yarı otobiyografik bir roman olmasıyla karakterlerin iç dünyalarına misafir oluyoruz.Bu bölümler biraz sıkıyor ve merak duygusunu diğer romanlara göre uzaklaştırıyor.
Asla zaman kaybı değil,okumanızı tavsiye ediyorum.


Okuduğunuz Ahmet Ümit romanlarını,yorumlarınızı.fikirlerinizi bekliyorum.
Sevgiler 😊




21 Temmuz 2017 Cuma

İstanbul Hatırası

kapak resmi



Bugün Byzantion'dan İstanbul'a uzanan,heyecan yüklü beni kendine hayran bırakan, tarihi yolculuk yaptıran aynı zamanda polisiye içerikli romandan bahsetmek istiyorum.
Ahmet Ümit ile ilk İstanbul Hatırası romanıyla tanıştım. Ne kadar övgü dolu söz varsa hak ediyor doğrusu.
Roman,İstanbul'un tarihi ile ilgili pek çok bilgi içeriyor ve Ümit'in diğer romanlarındaki baş kahramanı Başkomiser Nevzat, bu romanda da eşlik ediyor.
Konusu olarak, Peş peşe işlenen cinayetler Başkomiser Nevzat ve yardımcılarıyla İstanbul tarihi hakkında bilgi edinmeleri sağlayacak.Olaylar çözüme ulaşmaya başlarken ana karakter iç dünyasında hayatını,anılarını, pişmanlıklarını,arkadaşlıklarını sorgulamaya başlıyor...
...

sevgiler...🙂





12 Haziran 2017 Pazartesi

...Ve Mucizeydi Yaşamak


Yazar: Nur Meriç

Sayfa Sayısı: 344

Baskı Yılı: 2016



Bazen kendimizi içinden çıkamayacağımız derin bir kuyunun içinde hissederiz.Her ne kadar sesimizi duyurmak için bağırsakta yinede sesimizi duyan olmaz.İşte bu durumda hayatımıza derinden etkileyen,içimizdeki sesin çok daha güçlü olduğunu hatırlatan,kendimizi yeniden bulmamızı sağlayan kurtarıcı bir melek diyebilirim bu güzel kitap için.
Hepimiz dünyaya geliş amacımızı merak ederiz,ben bütün hücrelerimle merak ediyorum.
Tesadüf eseri kitap evinde dolaşırken karşıma çıkıverdi.Sanki beni çağırmış gibi kendimi bir anda kişisel gelişim kitaplarının yanında buldum. Normalde Türk Edebiyatı okuduğum için hiç ilgimi çekmez kişisel gelişim kitapları.
Kitabın dili yalın ve sohbet havasında olduğu için sanki karşımdaymış gibi hissederek okudum.Yazarımız iyi ki bu kitabı yazmış benim gibi ne hayal kursa yıkılan biri için yeni beklentileri yeni hayaller,umutları yeniden içimde yeşertti.Kendisi okuduğum en güzel kişisel gelişim kitabıdır.
Okumanızda kesinlikle fayda var. 

Eğer sizi de derinden etkileyen bu tarz kitaplar varsa benimle paylaşırsanız sevinirim.😊

10 Mayıs 2017 Çarşamba

İnsan Ne İle Yaşar



Yazar: TOLSTOY
Sayfa Sayısı:96




Merhabalar,

''Şimdi anlıyorum ki her ne kadar insanlara hayatta kalmalarının sebebi kendi çabalarıymış gibi gözükse de hakikatte onları yaşatan, sadece sevgidir.Kim yüreğinde sevgi taşırsa,o sevgi Tanrı'dandır ve Tanrı o kişinin yüreğindedir,çünkü varlığın sebebi sevgidir.'' diye tanıtıyor yazar Lev Tolstoy.

Genellikle Türk Edebiyatı Klasiklerini okuyorum aslında tek tük yabancı yazarları okurum.Rus edebiyatı; Tolstoy ve dostoyevski 'nin yeri benim için ayrıdır.
Dün tekrar elime aldığım ve bugün bitirdiğim için buraya da yazmak istedim. 

Bu kitabı aslında ilk tam 5 sene önce okudum. O zaman 18 yaşındaydım ve kitap beni çok etkilemişti.Bendeki İhsan Özdemir'in çevirisi, kitabı okurken sanki olayların görgü tanığı sizsiniz gibi göz önünde canlanıyor.
Diğer bir etkilediği kısım şu üç sorunun cevabı;

  • İnsanın içinde barınan nedir?
  • insana verilmeyen nedir?
  • insan ne ile yaşar ?
bu soruların cevaplarını öğrendiğimde insanlara ve çevreye bambaşka bakmaya başladım tabi iyi anlamda çünkü bu soruları kitabı okuyarak, okurken yaşayarak bulabiliyorsunuz. Gelişim çağındaki gençlerin okuması gerektiği kanısındayım.

Sevgiyle kalın 😊




8 Mayıs 2017 Pazartesi

Beyaz Geceler


Merhabalar,

Bugün bir kitaptan, romandan bahsedeceğim size konu çok tanıdık gelecek aslında bana sanki yaşamışım gibi hissettirdi.
 Yapayalnız yaşayan bir adam, yalnızlıktan başka duygu hissetmeyen bir adam bu, insan içine çıkmaya korkan, kimseyle iletişim kuramayan kendi halinde dediğimiz sıfat tam da uygun bu adamcağız için,
Her gün sabahtan akşama kadar aylak aylak gezen in cin top oyuyor dediğimiz yerlerde vakit geçiren umutsuz vakalardan, lakin bir gece evine dönerken onun için bir umut kapısı açılıyor, korkularını orada bırakmak zorunda kalıyor, Çünkü, korku duygusundan başka körelmiş gün yüzüne çıkmasını bekleyen aşk, sevgi, kırgınlık, kaygı, üzüntü, acıma vb. duyguları ortaya çıkıyor.
O gece kahramanımız bir bayanla karşılaşıyor ve hikaye o zaman başlıyor.

Evet kitabın konusu aşk;

Niçin insanlar birbirlerine karşı açık yürekli davranmıyorlar? Neden en iyi insan bile karşısındakinden bir şeyler gizliyor, bütün düşündüklerini açıklamıyor.? Sözlerimizin yabana atılmadığını bildiğimiz zamanlar bile neden içimizden geçenleri olduğu gibi söylemiyoruz.? Nedense her kes olduğundan daha sert görünmek istiyor.? Duygularını hemen açığa vurursa altta kalacakmış, küçük düşürülecekmiş gibi bir korkuya kapılıyor.?

Yukarıdaki soruları ilişkilerimizde uygulasak çok düzgün ve her şeyin yolunda giden bir yaşantımız olur değil mi ? Yapmıyoruz, yapamıyoruz her iki taraf içinde şartlar el verişli değil mi ? Gördüğüm kadarı ile cesaretli insanlar aşkı yaşıyor o zaman aşk cesaret işi diyelim mi?

Bu yazıyı burada bitireceğim sizlerin yorumlarıyla tamamlamak istiyorum çünkü ben aşkı hiç yaşamadım bakın tatmadım değil yaşamadım diyorum…

Dostoyevski Beyaz Geceler kitabı…